top of page
  • Gri LinkedIn Simge
  • facebook
  • twitter
  • instagram

Arama Sonuçları

Boş arama ile 116 sonuç bulundu

Blog Yazıları (90)

  • Beden Kitle İndeksi (BKI): Sağlığın Gerçek Bir Göstergesi mi?

    BKI Nedir ve Neden Kullanılır? Beden Kitle İndeksi (BKI), vücut ağırlığınızı boyunuza göre değerlendiren basit bir hesaplama yöntemidir. Yıllardır sağlık kuruluşlarında yaygın olarak kullanılan BKI, bir kişinin kilolu, zayıf ya da “normal” kilolu olup olmadığını belirlemek amacıyla kullanılmaktadır. Ancak bu yöntemin, sağlığı yalnızca vücut ağırlığına indirgemesi nedeniyle giderek daha fazla eleştirildiğini görmekteyiz. Birçok uzman artık BKI’nin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sağlık değerlendirmeleri için yetersiz, hatta yanıltıcı olabileceğini savunmaktadır. BKI’nin Tarihçesi ve Hesaplanma Yöntemi BKI, 1832 yılında Belçikalı matematikçi Lambert Adolphe Jacques Quetelet tarafından geliştirilmiştir. Bu yöntemin amacı, hükümetlerin toplum sağlığını değerlendirmelerine yardımcı olacak şekilde bireylerin obezite düzeylerini tahmin etmekti. Ancak Quetelet bile bu yöntemin birey sağlığını değerlendirmek için değil, genel nüfus eğilimlerini görmek için uygun olduğunu belirtmişti. Vücut kitle indeksi nasıl hesaplanır? Vücut kitle indeksi (VKİ), bir kişinin boyuna göre normal bir vücut ağırlığına sahip olup olmadığını belirlemek için kullanılan bir ölçüttür. VKİ hesaplamak için aşağıdaki adımlar takip edilir: Kişinin kilosu (kg) ölçülür. Kişinin boyu (metre cinsinden) ölçülür. Boyun metre cinsinden karesi alınır. (Örneğin, 1.75 m boyundaki bir kişinin boyunun karesi 1.75 x 1.75 = 3.06 m² olacaktır) Kişinin kilosu, boyun metre cinsinden karesine bölünür. (Örneğin, 70 kg ağırlığındaki bir kişi için VKİ hesaplaması şöyle olacaktır: 70 / 3.06 = 22.88) Bu hesaplama sonucunda elde edilen VKİ, genellikle aşağıdaki aralıklara göre değerlendirilir: 18.5 ve altı: Zayıf 18.5 - 24.9: Normal 25 - 29.9: Fazla kilolu 30 - 34.9: 1. derece obezite 35 - 39.9: 2. derece obezite 40 ve üstü: 3. derece obezite (morbid obezite) Ancak, VKİ tek başına bir sağlık değerlendirme aracı değildir ve diğer faktörler de dikkate alınmalıdır. Sağlık uzmanı, VKİ sonucuna dayanarak bir kişinin sağlık durumunu değerlendirirken, yaş, cinsiyet, kas kütlesi ve kemik yoğunluğu gibi faktörleri de dikkate alacaktır. BKI Sağlık İçin Gerçekten Ne Kadar Güvenilir? Araştırmalar, aşırı düşük (<18.5) veya yüksek (≥30) BKI değerlerinin kronik hastalık ve erken ölüm riskini artırdığını göstermektedir. Araştırmalardan Örnekler: 2017 yılında yapılan 30 yıllık bir çalışmada, BKI değeri ≥30 olan bireylerin ölüm riskinin 1.5 ila 2.7 kat daha fazla olduğu görülmüştür. Başka bir çalışmada, obez grubunda olan bireylerin tüm nedenlere bağlı ölüm oranının %20 daha yüksek olduğu bulunmuştur. Aynı şekilde, aşırı zayıf ya da aşırı obez bireylerin yaşam sürelerinin ortalamadan 3 ila 6 yıl daha kısa olduğu gösterilmiştir. Ancak bu sonuçlar, yine de BKI’nin yalnız başına kullanıldığında sağlık değerlendirmesinde yeterli olmadığını gösteren başka verilerle birlikte ele alınmalıdır. BKI’nin Eksiklikleri ve Sınırlamaları 1. Diğer Sağlık Faktörlerini Göz Ardı Eder BKI yalnızca boy ve kiloya bakar. Yaş, cinsiyet, genetik, kas ve yağ oranı, kemik yoğunluğu, yaşam tarzı gibi pek çok faktörü göz ardı eder. Örneğin, aynı boy ve kiloya sahip bir vücut geliştirici ile hareketsiz bir birey aynı BKI değerine sahip olabilir. 2. Kas Kütlesi ve Yağ Ayırımı Yapmaz Kas, yağdan daha yoğun olduğu için yüksek kas oranına sahip bireyler BKI ile obez gibi sınıflandırılabilir. Bu da özellikle sporcular için yanıltıcı sonuçlara yol açar. 3. Yağ Dağılımı Önemli Bir Faktördür BKI, vücut yağının nerede toplandığını dikkate almaz. Oysa karın çevresinde biriken yağ (android tip), kalça ve basen bölgesine göre (gynoid tip) çok daha yüksek metabolik risk taşır. 4. Yaş ve Cinsiyet Farklılıklarını Göz Önünde Bulundurmaz Yaşla birlikte kas kütlesi azalırken yağ oranı artar. Bu da yaşlı bireylerde normalden daha yüksek BKI değerlerinin aslında koruyucu olabileceğini göstermektedir. 5. Irksal ve Etnik Farklılıkları Göz Ardı Eder Asya kökenli bireyler daha düşük BKI’lerde bile yüksek risk taşırken, siyahi bireyler daha fazla kas kütlesine sahip olabilir ve yanlış sınıflandırılabilir. Bu durum, evrensel BKI aralıklarının herkese uymadığını göstermektedir. Alternatif Ölçüm Yöntemleri 1. Bel Çevresi 35 inçten (89 cm) fazla bel çevresi kadınlarda, 40 inçten (101 cm) fazla olan erkeklerde kalp hastalıkları ve diyabet riskiyle ilişkilendirilmiştir. 2. Bel-Kalça Oranı Bu oran, yağın vücutta nasıl dağıldığını gösterir. Bel kalçaya oranla daha genişse risk artar. 3. Vücut Yağ Yüzdesi Kas ve yağ dokusunu ayırt edebildiği için daha doğru sonuçlar verir. Ancak doğru ölçüm pahalı cihazlar (DEXA, BodPod) gerektirir. 4. Kan Testleri Kolesterol, kan şekeri, insülin direnci, tansiyon ve iltihap değerleri gibi testler, metabolik sağlığınız hakkında çok daha fazla bilgi sağlar. Kapsayıcı ve Bireyselleştirilmiş Bir Yaklaşım Neden Önemlidir? Sağlık yalnızca fiziksel ağırlıkla ölçülemez. Psikolojik, sosyal ve çevresel faktörler de en az fizyolojik göstergeler kadar önemlidir. Sağlık profesyonellerinin, BKI dışında kişisel hikâyeleri, yaşam koşullarını ve bireysel hedefleri göz önünde bulundurarak değerlendirme yapmaları çok daha sağlıklı bir yaklaşımdır. BKI Kullanılmalı mı? Beden Kitle İndeksi (BKI), sağlık değerlendirmesi için kolay, hızlı ve maliyetsiz bir araçtır. Ancak eksik ve hatalı yorumlara yol açabileceği için tek başına kullanılmamalıdır. BKI, sağlık durumunu değerlendirmede yalnızca bir başlangıç noktası olabilir. Daha doğru ve bireyselleştirilmiş sağlık değerlendirmeleri için BKI’nin yanında başka ölçüm yöntemleri de kullanılmalı; yaş, cinsiyet, genetik yapı ve bireysel yaşam tarzı gibi faktörler mutlaka hesaba katılmalıdır.

  • Daha Sağlıklı Alışkanlıklar Oluşturmanın Basit ve Sezgisel Yolu

    sezgisel beslenme Hayat bazen o kadar yoğun ve karmaşık olur ki, kendimize bakım göstermeyi unuturuz. Sağlıklı beslenme, yeterince uyumak, hareket etmek gibi temel ihtiyaçlarımız arka planda kalabilir. Ancak bu yazıda seni büyük değişimlere değil, küçük ama etkili adımlarla  kendi iyiliğine yönelmeye davet ediyorum. Hem de diyet kültüründen uzak , sezgisel yeme yaklaşımıyla uyumlu  bir şekilde. Hazırsan, bedenine ve zihnine nazikçe yaklaşarak daha sağlıklı alışkanlıklar nasıl kurulur, birlikte keşfedelim. Neden Büyük Değil, Küçük Değişimler? Diyet ve fitness dünyası genellikle hızlı, köklü ve büyük değişiklikleri över. “Ya büyük oyna ya da hiç oynama” mottolarını bilmeyen yoktur. Ama gerçek şu ki, bu büyük değişimler genellikle uzun vadede sürdürülemez. Psikolojide “öz-yeterlik” diye bir kavram vardır. Kişinin bir davranışı gerçekleştirme becerisine olan inancı, o davranışı gerçekten yapıp yapamayacağını belirler. İşte bu yüzden kendimize güvenle uygulayabileceğimiz küçük adımlar  atmak, aslında uzun vadeli ve kalıcı değişimin anahtarıdır. Ayrıca unutma, küçük şeyler sandığından çok daha etkilidir. Uykusuz bir gece, geçiştirilen bir kahvaltı ya da ihmal edilen 10 dakikalık yürüyüş bile tüm gününü etkileyebilir. Aynı şekilde, küçük ama düzenli öz bakım davranışları da olumlu bir döngü başlatabilir. Sezgisel Yeme Ne Diyor? Sezgisel yeme, bedenin doğal sinyallerine güvenmeyi, kendine karşı şefkatli olmayı ve sağlığı beden ağırlığından bağımsız düşünmeyi temel alır. Bu yaklaşımda herhangi bir davranış sana kısıtlayıcı  ya da zorlayıcı  geliyorsa, o davranış sezgisel değildir. Bu yüzden, sağlıklı alışkanlıklar oluştururken temel sorumuz şu olmalı: “Bu davranış, bedenime ve ruh halime iyi geliyor mu? Kendimi iyi hissettiriyor mu?” Alışkanlıkları Bir Bitki Gibi Düşün Davranış bilimci BJ Fogg’un çok sevdiğim bir benzetmesi var: alışkanlıkları bir bitki gibi yetiştirmek. Önce uygun bir yer bulursun (yani günlük yaşamında sürdürebileceğin bir zaman ve ortam), sonra onu küçük adımlarla beslersin. Başta biraz daha fazla ilgi ve dikkat gerekebilir ama zamanla kök saldığında artık alışkanlık haline gelir. Ve tıpkı gerçek bir bitki gibi, bazen alışkanlıklar da sarsılır: stresli dönemler, hastalıklar, yoğun işler... O zaman tekrar biraz daha ilgi göstermek gerekir. Ama kök sağlam olunca, tekrar yeşermek kolay olur. Gerçek Hayattan Bir Örnek Diyelim ki bu yıl daha fazla esnemek istiyorsun. “Haftada 3 gün yoga yapacağım!” gibi büyük bir hedef koymak cazip gelebilir. Ama bu sürdürülebilir olmayabilir. Bunun yerine, her gece yatağa yatmadan önce, alarmını kurduktan sonra sadece 5 dakika esneme yapmayı deneyebilirsin. İlk başta “ne işe yarar ki?” gibi gelebilir ama bu küçük hareket, bedenini dinlemeyi, kendinle bağlantı kurmayı ve rahatlamayı beraberinde getirir. Üstelik seni gün içinde de esneme molalarına teşvik edebilir. İşe Yarayan Küçük Alışkanlık Önerileri İşte sezgisel yeme felsefesiyle uyumlu birkaç küçük ve şefkatli alışkanlık önerisi: Sabahları kahveyle birlikte bir bardak su içmek. Her öğünde kendine “Bu beni gerçekten doyuracak mı?” diye sormak. Ara öğünleri atlamak yerine, yanında sevdiğin atıştırmalıklardan bulundurmak. Sosyal medyada sana iyi gelmeyen hesapları sessize almak. Kendini kötü hissettiğin bir günde bile 5 dakika dışarı çıkıp derin nefes almak. Yemekten sonra suçluluk duymak yerine, tatmin duygusuna odaklanmak. Unutma, amaç mükemmel olmak değil , kendine daha iyi bakabilmek . Hedef Değil, Niyet Belirle Yeni yıl kararları yerine, kendine nazik niyetler belirlemeyi dene. Bu niyetler bir hedefe ulaşmak zorunda değil; sadece seni destekleyen bir yön çizebilir. Benim bu yılki niyetlerimden bazıları şöyle: Alışveriş yaparken daha bilinçli tercihler yapmak, Hafta içi akşamları şarap tüketimini azaltmak, Gönüllü çalışmalara daha fazla zaman ayırmak. Sen de istersen aşağıya kendi niyetlerini yazabilir, bu yolculukta birlikte ilerleyebiliriz. Son Söz Bu yıl kendine şunu sormayı unutma: “Bedenime, ruh halime ve yaşamıma nazikçe yaklaşmak için bugün küçük ne yapabilirim?” İşte o küçük adım, belki de yeni yılın en büyük dönüşümünü başlatabilir.

  • Polikistik Over Sendromunda (PCOS) Beslenme

    Polikistik Over Sendromu PCOS Nedir? PCOS veya Polikistik Over Sendromu, hormonal bir bozukluktur. PCOS'un kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda iltihaplanma ile bağlantılı bir durumdur, yani altta yatan kronik inflamasyon, bu rahatsızlığın büyük bir kısmını tetikliyor gibi görünmektedir. Ne yazık ki, PCOS’un kesin bir tedavisi yoktur. Ancak, medikal yönetim ve yaşam tarzı değişiklikleriyle inflamasyonu azaltmak ve semptomları hafifletmek, hatta ortadan kaldırmak mümkündür. PCOS’ta en çok etkilenen hormonlar androjenler, progesteron ve insülindir. PCOS’lu kadınlar, genellikle “erkeklik hormonu” olarak bilinen androjenleri daha yüksek seviyelerde üretirler (aslında tüm kadınlar androjen üretir). Yüksek insülin seviyeleri ve insülin direnci de PCOS’ta yaygındır. İnsülin, glikozun hücrelere girerek enerji olarak kullanılmasını sağlayan bir hormondur. Bu seride insülin hakkında çok konuşacağız çünkü PCOS'lu kadınların yaşadığı beslenme ve kilo problemlerinin çoğu bununla bağlantılıdır. Ayrıca, PCOS’ta progesteron seviyeleri genellikle düşüktür. PCOS Belirtileri Nelerdir? PCOS belirtileri oldukça çeşitlidir ve çoğu zaman kadınlar için “normal” kabul edilen (ağrılı regl dönemleri ve ruh hali değişimleri gibi) ya da strese bağlanan semptomlarla karıştırılır. Bu yüzden birçok kadın PCOS tanısı almakta zorlanır veya yıllarca (hatta on yıllarca!) PCOS semptomlarıyla yaşar ve bunları hayatın doğal bir parçası sanır. Kadın sağlığında sıkça karşılaşılan sinir bozucu bir durum! İşte yaygın PCOS belirtileri: Yorgunluk  – Glikoz, vücudumuzun ana enerji kaynağıdır ve insülin direnci glikozun hücrelere girişini yavaşlattığı için yorgunluk sık görülen bir şikayettir. Ayrıca, uyku problemleri (uykusuzluk gibi) de PCOS’ta yaygın olup, yorgunluğu daha da artırır. İstenmeyen tüylenme  – Hirsutizm olarak da bilinen aşırı tüylenme; yüz, göğüs, kollar ve karın bölgesinde yaygın olarak görülür. Saç dökülmesi ve saç incelmesi Kilo vermekte zorlanma  – PCOS fazla kiloya neden olmasa da (ve birçok zayıf kadın da PCOS’a sahip olabilir), kilo vermekte zorluk yaygındır. PCOS'lu kadınlar genellikle diyet yapmaktan bıkmış ve hayal kırıklığına uğramış olarak bana başvururlar. Bunun irade eksikliğiyle hiçbir ilgisi yoktur; tamamen biyolojik nedenlerle ilgilidir. Adet düzensizlikleri  – Düzensiz veya geciken adetler, ağır kanamalar ve ağrılı regl dönemleri PCOS’un yaygın belirtilerindendir. Kısırlık  – PCOS, kadınlarda kısırlığın önde gelen nedenidir. Ancak, PCOS tanısı almak, doğurganlık tedavisi olmadan hamile kalamayacağınız anlamına gelmez. Akne  – Özellikle çene, yanaklar, çene hattı ve üst boyun bölgesinde hormonal akne yaygındır. Ruhsal bozukluklar  – PCOS’lu kadınlarda anksiyete ve depresyon daha sık görülür. Ayrıca, yüz tüyleri, kilo sorunları, akne ve kısırlık gibi semptomlarla baş etmek zorunda kalmak da psikolojik olarak zorlayıcı olabilir. Diyabet ve kalp hastalığı riski  – PCOS’un altında yatan inflamasyon ve insülin direnci zamanla diyabet ve kalp hastalığı riskini artırabilir. PCOS ve Kilo Kaybı Birçok kadın PCOS teşhisi aldığında, özellikle daha büyük bedenlere sahipse, ilk tavsiye olarak "sadece kilo ver" denir. Çoğu kişinin tek duyduğu öneri budur. Kısa vadede kilo kaybı bazı semptomları geçici olarak hafifletebilir gibi görünse de, uzun vadede bilinçli kilo kaybı daha fazla zarar verir. PCOS’un kesin nedeni bilinmese de, insülin direnci ve kronik inflamasyonun bu durumu tetikleyebileceği düşünülmektedir. Çoğu sağlık uzmanı, PCOS’u yönetmek için kilo kaybını önerir, ancak bu yaklaşım her zaman etkili veya sürdürülebilir değildir. Kilo kaybı önerisi, kadınları kalori kısıtlamasına ve aşırı düşük karbonhidratlı diyetlere yönlendirebilir. Bu tür diyetler kısa vadede bazı semptomları hafifletebilir, ancak uzun vadede metabolizmayı yavaşlatarak daha fazla kilo alımına, yeme bozukluklarına ve besin eksikliklerine yol açabilir. PCOS’lu bireylerde kilo kaybı zor olabilir çünkü insülin seviyeleri genellikle yüksektir. İnsülin, bir büyüme hormonu olduğu için vücudun yağ depolamasını artırabilir. Ayrıca, kronik stres, uyku eksikliği ve genetik faktörler de kilo kaybını zorlaştıran etmenler arasındadır. Kilo kaybını birincil hedef olarak belirlemek yerine, vücudu besleyici yiyeceklerle desteklemek, stres yönetimi uygulamak ve düzenli uyku alışkanlıkları oluşturmak daha sürdürülebilir bir yaklaşımdır. PCOS Yönetiminde Beslenme PCOS yönetiminde beslenme büyük bir rol oynar, ancak katı diyetler yerine sürdürülebilir ve dengeli bir yaklaşım benimsemek daha etkilidir. İşte PCOS’ta beslenme konusunda dikkat edilmesi gereken temel noktalar: 1. Yeterli ve Dengeli Beslenme İlk olarak, vücudun yeterli enerji aldığından emin olmalıyız . PCOS metabolizmayı yavaşlatabilir ve birçok kadın nedensiz kilo alımı  yaşar. Kilo vermek için kalorileri kısıtlarlar ve tartıda değişiklik görmeyince daha da azaltırlar. Bana geldiklerinde, çok az yemek yediklerini  görüyorum. Ancak ciddi kalori kısıtlaması, PCOS’un altında yatan sorunları daha da kötüleştirebilir . Vücut, hormonların düzgün çalışabilmesi için yağlara ve proteine  ihtiyaç duyar. Diyet yapmak ve kalorileri kısıtlamak, hem fiziksel hem de psikolojik olarak stres seviyelerini artırarak kronik iltihaplanmayı  besler. PCOS’lu kadınlara genellikle düşük karbonhidratlı diyetler önerilir, ancak uzun vadede bu tür kısıtlamalar kilo döngüsüne (artış-azalış döngüsü) yol açarak  zarar verebilir. 2. Düzenli Beslenme Alışkanlıkları İnsülin direnci , PCOS’un en büyük zorluklarından biridir. İnsülin, kan dolaşımındaki glikozun hücrelere girmesine yardımcı olan bir hormondur. Hücreler insüline duyarsız hale geldiğinde , glikoz hücrelere giremez ve enerjiye dönüşemez. Düşük karbonhidratlı diyetler  uygulandığında, hücreler daha fazla glikoza aç hale gelir  ve tatlı krizleri yoğunlaşır . Uzun süre aç kalmak veya düşük karbonhidratlı bir diyet uygulamak, vücudu daha fazla karbonhidrat tüketmeye zorlayabilir ve aşırı şeker isteğine yol açabilir. Bunun yerine: Günde üç ana öğün ve ara öğünler tüketerek kan şekerini dengede tutmak, Her öğünde kompleks karbonhidrat, protein ve sağlıklı yağlar tüketmek, Ara öğünlerde meyve ve yoğurt, ceviz ve kuru meyve gibi dengeli seçenekler tercih etmek önemlidir. 3. Lif Açısından Zengin Karbonhidratlar Seçmek Karbonhidratlar tamamen kesilmesi gereken besinler değildir. Özellikle lif açısından zengin olan tam tahıllar, baklagiller, sebzeler ve meyveler, kan şekerinin daha dengeli seyretmesine yardımcı olur. Beyaz ekmek, beyaz pirinç gibi rafine karbonhidratlar yerine, tam buğday ekmeği, kinoa, bulgur, yulaf gibi kompleks karbonhidratları tercih etmek uzun süreli tokluk sağlar ve insülin seviyelerinin dalgalanmasını önler. PCOS Yönetiminde Beslenme Dışı Faktörler PCOS yönetiminde beslenme önemli olsa da, diğer yaşam tarzı faktörleri de büyük rol oynar. 1. Daha iyi uyku alışkanlıkları edinmek Beslenmeden bağımsız olarak, uyku düzeniniz , PCOS yönetiminde beslenmeden daha önemli bile olabilir . Yetersiz uyku , vücudun stres tepkisini tetikler ve inflamasyonu artırabilir Uyku düzenini sağlamak için: Saat 14:00'ten sonra kafein tüketmeyin. Her gece aynı saatte yatağa girin. Mavi ışık yaydığı için yatmadan 1 saat önce ekran kullanımını azaltın veya mavi ışık filtresi kullanın. Gün içinde hareket edin ve mümkünse güneş ışığı alın. Yatak odanızı serin ve rahat bir hale getirin. Stresi yönetin, çünkü stres uyku kalitenizi doğrudan etkileyebilir. 2. Stres yönetimi Kronik stres, vücudun iltihabı düzenleme yeteneğini bozar . İş, aile, mali sıkıntılar, hatta PCOS semptomlarının kendisi  (yorgunluk, akne, doğurganlık problemleri, tüylenme vb.) stres kaynağı olabilir. Ayrıca PCOS, kaygı ve depresyon riskini artırır . Bu yüzden, stresle başa çıkmanın yollarını bulmak çok önemlidir. Arkadaşlar, aile, meditasyon, egzersiz, terapi... ya da hepsini birden kullanabilirsiniz! 3. Omega-3 yağları artırmak PCOS’lu kadınlar, iltihabı azaltmak için daha fazla omega-3 yağ asidine ihtiyaç duyabilir . Omega-3 bakımından zengin besinler şunlardır: Yağlı balıklar  (somon, uskumru, ton balığı, sardalya, alabalık) Ceviz, keten tohumu, chia tohumu, kenevir tohumu Yeşil yapraklı sebzeler, kış kabağı, otla beslenmiş hayvanların süt ve yumurtaları Besinlerden alınan omega-3, takviyelerden daha faydalıdır, ancak gerektiğinde takviye kullanımı için bir doktor veya diyetisyenle konuşabilirsiniz . 4. Takviye ve İlaç Kullanımı PCOS yönetimi kişiye özel olmalıdır. Bazı kadınlar, insülin duyarlılığını artıran metformin gibi ilaçlardan fayda görebilir. Ayrıca, inositol, D vitamini ve magnezyum gibi bazı takviyeler PCOS semptomlarını hafifletmede etkili olabilir. Ancak, takviye kullanmadan önce mutlaka bir doktor veya diyetisyenle görüşmek gereklidir. Sonuç: Kilo Kaybına Değil, Sağlığa Odaklanın PCOS yönetiminde amaç, sürdürülebilir sağlıklı alışkanlıklar geliştirmek ve vücudu destekleyici bir beslenme düzeni oluşturmaktır. Kilo kaybı her zaman mümkün veya gerekli olmayabilir. Sezgisel beslenme, PCOS semptomlarını hafifletmeye yardımcı olurken, aynı zamanda yiyeceklerle sağlıklı bir ilişki kurmayı da destekler. Bu yazının, PCOS yönetimi için pratik stratejiler sunmasını umuyorum . Daha fazla destek almak isterseniz, bireysel danışmanlık hizmetimiz hakkında bilgi alabilirsiniz . PCOS ile mücadele eden kişilere beslenme ve sağlıklı yaşam tarzı konusunda destek vermek isteriz.

Hepsini Görüntüle

Diğer Sayfalar (25)

  • İnsülin Direnci Testi | Furkan Büyükbayraktar

    İnsülin direnci, kas, yağ ve karaciğer gibi hedef dokuların insülin hormonuna karşı duyarlılığını kaybetmesiyle ortaya çıkan metabolik bir bozukluktur İnsülin Direnci Nedir? İnsülin Direnci (HOMA-IR) Nasıl Hesaplanır? İnsülin direnci, kas, yağ ve karaciğer gibi hedef dokuların insülin hormonuna karşı duyarlılığını kaybetmesiyle ortaya çıkan metabolik bir bozukluktur. Bu dokular, insüline gerektiği şekilde yanıt veremez hale geldiğinde, glukoz (kan şekeri) hücreler tarafından yeterince alınamaz ve bu da kanda glukoz seviyelerinin yükselmesine yol açar. Bu patolojik durum, yani insülin direnci, genellikle yüksek miktarda karbonhidrat içeren ve uzun vadede beslenme alışkanlığına dönüşen besinlerin aşırı tüketimiyle ilişkilidir. Özellikle şekerli yiyecekler, beyaz unla yapılmış hamur işleri, ekmek, makarna ve pirinç gibi besinler risk faktörüdür. Normal şartlarda insülin, kandaki glukoz düzeylerini düzenleyen hayati bir hormondur. Ancak insülin direnci geliştiğinde, hücreler insüline yanıt veremez ve glukoz hücre içine giremeyerek kanda birikmeye başlar. Bu durum yalnızca kan şekeri dengesini bozmakla kalmaz, aynı zamanda zaman içinde tip 2 diyabetin gelişimine zemin hazırlar. Ayrıca karaciğerde yağlanmaya neden olabilir ve kalp ile beyin gibi yaşamsal organlar üzerinde ciddi etkiler yaratarak kalp krizi ve felç gibi hayati riskler doğurabilir. İnsülin Direnci (HOMA-IR) Testi Nedir? İnsülin direnci, vücudun salgıladığı insüline yeterince yanıt verememesi durumudur ve genellikle belirti vermeden ilerler. Bu durumu erken dönemde saptamak için en sık kullanılan yöntemlerden biri HOMA-IR testidir. HOMA-IR (Homeostatik Model Değerlendirmesi), kişinin açlık kan şekeri ve açlık insülin düzeylerinden yola çıkılarak hesaplanan bir değerdir. Bu test sayesinde pankreasın ne kadar insülin üretmek zorunda kaldığı ve hücrelerin bu insüline ne kadar yanıt verebildiği değerlendirilir. Yani, vücudun kan şekerini dengelemek için ne kadar “fazla çaba” harcadığını gösterir. Testin yapılabilmesi için kişinin en az 8 saatlik açlık sonrası kan örneği vermesi gerekir. Açlık kan şekeri (mg/dL) ve açlık insülin (µU/mL) değerleri ölçüldükten sonra, aşağıdaki formül kullanılarak HOMA-IR değeri hesaplanır: HOMA-IR = (Açlık insülin × Açlık glukoz) / 405 Bu formülün sonucunda elde edilen sayı, vücutta insülin direnci olup olmadığını gösterir. Değer ne kadar yüksekse, hücrelerin insüline olan direnci o kadar fazladır. HOMA-IR Değeri Kaç Olmalı? Genel kabul gören değerlere göre: HOMA-IR < 2.5 → Normal HOMA-IR ≥ 2.5 → İnsülin direnci varlığı açısından şüpheli HOMA-IR > 3.0 → İnsülin direnci yüksek olasılıkla mevcut Ancak bu değerler kişisel değişkenlere göre yorumlanmalıdır. Yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi (BMI), hormonal durumlar ve diğer sağlık parametreleri, HOMA-IR düzeyini etkileyebilir. Bu nedenle yalnızca sayısal sonuca değil, genel sağlık durumuna bakarak değerlendirme yapılmalıdır. Neden Önemlidir? Yüksek HOMA-IR değeri, yalnızca insülin direncini değil; tip 2 diyabet, metabolik sendrom, karaciğer yağlanması, polikistik over sendromu (PCOS) gibi hastalıklar açısından da erken uyarı niteliğindedir. Bu nedenle HOMA-IR testi, koruyucu sağlık yaklaşımı içinde çok önemli bir yere sahiptir. HOMA-IR Yüksekse Ne Yapılmalı? Eğer HOMA-IR değeriniz yüksek çıkarsa, bu durumu düzeltmek için atılacak adımların başında yaşam tarzı değişiklikleri gelir: Beslenme düzeninin gözden geçirilmesi (şeker ve rafine karbonhidratlardan uzak durulması) Düzenli fiziksel aktivite (haftada en az 150 dakika yürüyüş veya egzersiz) Stres yönetimi ve kaliteli uyku Gerekirse tıbbi destek ve uzman yönlendirmesi Erken fark edilen insülin direnci, bu tür önlemlerle kontrol altına alınabilir ve ileride oluşabilecek daha ciddi sağlık sorunları önlenebilir. İnsülin Direncinin Belirtileri Nelerdir? İnsülin direnci, çoğu zaman sinsice ilerleyen bir sağlık sorunudur. Erken evrelerinde genellikle belirgin semptomlar göstermez, bu nedenle pek çok kişi farkında olmadan uzun süre bu durumla yaşayabilir. Belirtiler ortaya çıksa bile, çoğu zaman başka hastalıklarla karıştırılabilir. En sık karşılaşılan belirtiler şunlardır: Karın çevresinde yağlanma: Göbek bölgesinde inatçı yağ birikimi, insülin direncinin en yaygın fiziksel göstergelerindendir. Yemek sonrası aşırı yorgunluk ve uyku hali: Özellikle karbonhidrat ağırlıklı öğünlerden sonra gelen halsizlik hissi, glukozun hücrelere yeterince girememesinden kaynaklanabilir. Sık acıkma ve tatlı isteği: Kan şekeri seviyelerindeki ani düşüşler, kısa sürede yeniden yeme ihtiyacı doğurabilir. Kilo vermede güçlük: Sağlıklı beslenme ve egzersize rağmen kilo verememek, insülinin yağ yakımını zorlaştırmasından kaynaklanabilir. Ciltte koyulaşma: Boyun, koltuk altı veya kasık gibi bölgelerde ortaya çıkan koyu renkli, kadifemsi lekeler (akantozis nigrikans), yüksek insülin düzeylerinin cilt üzerindeki etkisi olabilir. Konsantrasyon eksikliği: Halk arasında “beyin sisi” olarak bilinen odaklanma zorluğu da yaygın bir şikâyettir. Adet düzensizlikleri: Kadınlarda hormon dengesizliğine bağlı olarak adet döngüsünde bozulmalar görülebilir. Enerji düşüklüğü ve gün boyu yorgunluk hissi Yüksek tansiyon Kan tahlillerinde açlık glukozu ve insülin seviyelerinde yükseklik İleri evrelerde, bu tabloya sık idrara çıkma, aşırı susama ve gece uyanmaları gibi klasik diyabet belirtileri de eklenebilir. İnsülin direncinin belirtileri çoğu zaman başka sağlık sorunlarının semptomlarıyla benzerlik gösterdiğinden, yalnızca gözlemlerle tanı koymak mümkün değildir. Bu nedenle, özellikle risk grubundaki bireyler için düzenli kan testleri (örneğin açlık glukozu, açlık insülin seviyesi ve HOMA-IR hesaplaması) büyük önem taşır. İnsülin Direnci Neden Gelişir? İnsülin direncinin gelişmesinde birçok faktör etkili olabilir. Genetik yatkınlık önemli bir temel oluştururken, modern yaşamın getirdiği sağlıksız alışkanlıklar bu süreci hızlandırabilir. Başlıca nedenler şunlardır: Genetik faktörler: Ailede diyabet ya da insülin direnci öyküsü olan bireylerde risk daha yüksektir. Karın bölgesinde yağ birikimi: Viseral yağ dokusu, hücrelerin insüline karşı duyarlılığını azaltır. Fiziksel hareketsizlik: Düzenli egzersiz eksikliği, insülinin hücrelere etkili şekilde ulaşmasını zorlaştırır. Rafine karbonhidrat ve şeker ağırlıklı beslenme: Beyaz un, şekerli yiyecekler ve işlenmiş gıdaların aşırı tüketimi kan şekerinde ani yükselmelere yol açar. Kronik stres: Sürekli yüksek kortizol seviyesi, insülin dengesini olumsuz etkiler. Yetersiz uyku: Uyku düzenindeki bozulmalar hormonal dengeyi altüst eder. Yaşın ilerlemesi: İleri yaş, metabolizmanın yavaşlamasıyla birlikte insülin hassasiyetinde azalma riskini artırır. Kronik inflamasyon: Düşük dereceli iltihabi süreçler hücrelerin insüline karşı direncini artırabilir. Hormonal bozukluklar: Özellikle Polikistik Over Sendromu (PCOS) gibi durumlar insülin direnciyle doğrudan ilişkilidir. Alkol ve sigara kullanımı D vitamini eksikliği İnsülin direnci, önlem alınmadığında tip 2 diyabet, karaciğer yağlanması, kalp hastalıkları ve hormonal dengesizlikler gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle risk faktörlerinin farkında olmak ve yaşam tarzını buna göre düzenlemek hayati önem taşır. İnsülin Direnci Olan Biri Ne Yapmalı? İnsülin direnci, yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altına alınabilir. İşte yapmanız gerekenler: Sağlıklı Beslenme: Düşük glisemik indeksli gıdalar (tam tahıllar, sebzeler) tercih edin. Şekerli ve rafine karbonhidratlardan kaçının. Sağlıklı yağlar (zeytinyağı, avokado) ve protein kaynaklarına yönelin. Düzenli Egzersiz: Haftada en az 150 dakika aerobik egzersiz yapın. Kas güçlendirme egzersizleri de yaparak insülin duyarlılığını artırın. Stresi Azaltın: Meditasyon, yoga gibi rahatlatıcı aktivitelerle stresi yönetin. Uyku Düzenine Dikkat Edin: Her gece 7-8 saat kaliteli uyku almaya özen gösterin. Kilo Kontrolü: Özellikle karın bölgesindeki yağları azaltmaya çalışın. Düzenli Kontroller: HOMA-IR ve kan şekeri testleriyle insülin direncini takip edin. Sigara ve Alkolü Azaltın: Sigara içmeyin ve alkol tüketimini sınırlayın. Sonuç İnsülin direnci, yaşam tarzı değişiklikleriyle yönetilebilir ve ilerlemesi engellenebilir. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi ve uyku düzenine dikkat edilerek bu durumun etkileri azaltılabilir. Ayrıca, düzenli sağlık kontrolleri ile insülin direncinin seviyesi takip edilmeli ve gerektiğinde uzman desteği alınmalıdır. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, insülin direncini yönetmenin anahtarıdır.

  • Hizmetler | Amasya | Diyetisyen Furkan Büyükbayraktar

    Diyetisyen Furkan Büyükbayraktar Size Yardımcı Olabileceğimiz Hizmetler HİZMETLER Bireysel Beslenme Danışmanlığı Bilgi Al Kurumsal Beslenme Danışmanlığı Bilgi Al Online Beslenme Danışmanlığı Bilgi Al Biorezonans Terapi Sistemi Bilgi Al EMS (Elektriksel Kas Uyarımı) Bilgi Al Anduwell 4 Pro Terapi Sistemi Bilgi Al Andumedic 3 Pro Terapi Sistemi Bilgi Al Andulasyon Terapi Sistemi Bilgi Al Hastalıklarda Beslenme Danışmanlığı Bilgi Al Sporcularda Beslenme Danışmanlığı Bilgi Al Kilo Alma/Verme Diyet Danışmanlığı Bilgi Al Yeme Bozuklukluklarında Beslenme Bilgi Al

  • Anduwell 4 Pro Amasya | Furkan Büyükbayraktar

    Amasya Anduwell 4 Pro - Diyetisyen Furkan Büyükbayraktar Amasya ANDUWELL4 PRO Wellness Sistemi ANDUWELL 4 PRO ile doğru zamanda, doğru yere, uygun yöntemle uygulanan titreşimlerle dengeyi yakalayın! Bütünsel etkiler barındıran Anduwell Teknolojisi’ni, iyilik halinin korunmasına ve sürdürülebilir olmasına yönelik bir teknoloji olarak görmek gerekir. Bu bağlamda Anduwell Teknolojisi; vücudun bütüncül olarak rahatlaması, zindelik halinin yükseltilmesi, metabolizmanın, lenfatik sistemin ve mikrosirkülasyonun düzenlenmesi, sinir sisteminin dengelenmesi gibi durumları destekleyicidir. Sonuç olarak Anduwell wellness; cinsiyet, yaş, ırk gözetmeden herkese uygulanabilir ve kelimenin tam anlamıyla yaşamınız boyunca “yol arkadaşınız” olabilir. Anduwell Teknolojisi; bütüncül etkileri destekleyen “anduwell yatağı”, boyun sırt ve ayak tabanı için “derin infraruj”, kişiyi oldukça rahatlatan “eleve pozisyon”, karın bölgesinde incelmeyi destekleyen “anduwell kemeri” ve somatik duyu sisteminde etki mekanizmasıyla bedene bütünsel katkı sağlayan “refleksoloji ünitesi”nin bir araya getirildiği ve kullanıldığı teknoloji harikası bir buluştur. Bu sistem, günümüz insanının en temel sorunlarından biri olan hareketsizliğin de en rasyonel çözümlerinden biri olabilir. TİTREŞİM BİLİMİ Titreşimler; hücresel fizyolojiyi düzenlemek amacıyla enerji alanlarının tekrar dengelenmesiyle birlikte, insan vücudunun daha iyi bir düzeyde işlev görmesi için alan oluşturabilirler. Doğru zamanda, doğru yere, uygun yöntem ile uygulanan titreşim, kişinin durumuna bir terapi gibi destekleyici olmaya başlar. Bu süreçte, frekans uygulamaları kapsamında titreşimler; mekanik, akustik ya da elektromanyetik olarak karşı tarafa aktarılabilir. Titreşim adı verilen mekanik osilasyonlar vücudumuz üzerinde olumlu etkiler bırakabilir. Örneğin; sancılanan bir bebeğin kucakta, ayakta ya da basitçe evde hazırlanan bir salıncak yoluyla sallanması, ilk başvurulan yöntemlerden biri olarak bilinir. Aslında burada yapılan şey mekanik bir titreşimdir ve şifanın ilk örneklerinden biri olarak değerlendirilebilir. Farkında olup olmadığımız daha pek çok mekanik yoldan titreşimin uygulandığı içgüdülerimiz de vardır. Yas tutan kadınların iki göğüs arasına vurmaları ya da gülmekte olan insanların kahkaha atmaları, gergin insanların bacaklarını sallayarak kendilerini sakinleştirmeleri buna örnek gösterilebilir. Titreşim terapisinde, kas iğlerinin diğer adıyla duyu reseptörlerimizin ve alfa-motor nöronlar yani iskelet kaslarımızı hareket ettiren sinir hücrelerimizin uyarılması kas kasılmasına neden olur ve elektromiyografik aktiviteyi bilinen şekliyle kaslardaki elektriksel aktiviteyi artırdığı için cilt kan akışını, oksijen tüketimini ve kas sıcaklığını da artırmayı destekler. Titreşim enerjisinin spesifik klinik ve spor rehabilitasyonunda terapötik uygulaması, giderek artan sayıda uzman tarafından olumlu değerlendirilmektedir. Mekanik titreşimlerin klinik uygulamaları çeşitli biçimlerde mevcuttur. Her uygulama şekli belirli bir etki mekanizmasına, doza sahiptir ve uygun görülen haliyle kullanılmalıdır Anduwell 4 Professional Teknolojisi Sözcük anlamı itibariyle dalga yaratma, dalgalanım anlamına gelen “ondülasyon” terimi, Anduwell Teknolojisi’nin temelini oluşturmaktadır. Anduwell terapisi; organizmanın korunma sistemlerini destekleyen mekanik vibrasyon ile kızılötesi derin ısının kombinasyonundan oluşan yeni jenerasyon, biyofiziksel bir bütüncül terapi yöntemidir. Bu yeni teknoloji, bilim insanları, farklı alanlardan akademisyenler, spor tıbbı uzmanları ve hekimlerin ortak çalışmaları ile Almanya'da geliştirilmiştir. Anduwell terapisi, vücuda dairesel ve değişken dalga boyunda vibrasyon göndermesiyle, vücutta bulunan bütün sıvıların salınımını (yani osilasyonunu) destekler. Anduwell terapi cihazı, titreşim gönderirken vücudu hareket ettirmeden kan ve lenfatik dolaşımın uyarımını destekleyen bir vibrasyona sahiptir. Cihaz çalışırken üzerine su dolu bir kap koyduğumuzda kap üzerinde bir hareket gözlenmez fakat içindeki suyun sürekli titreştiği, dalgalandığı net bir şekilde görülür. Yine aynı sebeple bir kişiyi cihaza aldığımızda vücudunda dışarıdan bir titreme göremeyiz fakat kişinin vücudunda titreşimi hissettiğini biliriz. Ayrıca beş saniyede bir değişen titreşim frekanslarını da sudaki dalgalanma görüntülerinin farklılığı ile anlayabiliriz. Anduwell Terapisi, yalnızca bir organ veya bir organ sistemi üzerinde etki göstermek yerine, organizmanın önemli fonksiyonlarının üzerinde bütüncül olarak pozitif bir etkiye katkı sağlar. Anduwell Teknolojisi; bütüncül etkileri destekleyen “anduwell yatağı”, boyun sırt ve ayak tabanı için “derin infraruj”, kişiyi oldukça rahatlatan “eleve pozisyon”, karın bölgesinde incelmeyi destekleyen “anduwell kemeri” ve somatik duyu sisteminde etki mekanizmasıyla bedene bütünsel katkı sağlayan “refleksoloji ünitesi”nin bir araya getirildiği ve kullanıldığı teknoloji harikası bir buluştur. Bu sistem, günümüz insanının en temel sorunlarından biri olan hareketsizliğin de en rasyonel çözümlerinden biri olabilir. Bütünsel etkiler barındıran Anduwell Teknolojisi’ni, iyilik halinin korunmasına ve sürdürülebilir olmasına yönelik bir teknoloji olarak görmek gerekir. Bu bağlamda Anduwell Teknolojisi; vücudun bütüncül olarak rahatlaması, zindelik halinin yükseltilmesi, metabolizmanın, lenfatik sistemin ve mikrosirkülasyonun düzenlenmesi, sinir sisteminin dengelenmesi gibi durumları destekleyicidir. Sonuç olarak Anduwell terapisi; cinsiyet, yaş, ırk gözetmeden herkese uygulanabilir ve kelimenin tam anlamıyla yaşamınız boyunca “yol arkadaşınız” olabilir. Titreşimler; hücresel fizyolojiyi düzenlemek amacıyla enerji alanlarının tekrar dengelenmesiyle birlikte, insan vücudunun daha iyi bir düzeyde işlev görmesi için alan oluşturabilirler. Doğru zamanda, doğru yere, uygun yöntem ile uygulanan titreşim, kişinin durumuna bir terapi gibi destekleyici olmaya başlar. Bu süreçte, frekans uygulamaları kapsamında titreşimler; mekanik, akustik ya da elektromanyetik olarak karşı tarafa aktarılabilir. Titreşim adı verilen mekanik osilasyonlar vücudumuz üzerinde olumlu etkiler bırakabilir. Örneğin; sancılanan bir bebeğin kucakta, ayakta ya da basitçe evde hazırlanan bir salıncak yoluyla sallanması, ilk başvurulan yöntemlerden biri olarak bilinir. Aslında burada yapılan şey mekanik bir titreşimdir ve şifanın ilk örneklerinden biri olarak değerlendirilebilir. Bu sayfada verilen her türlü bilgi sadece aydınlatma amaçlıdır. Söz konusu bilgiler kişileri enforme etmek amaçlı olup, sağlık hizmeti değildir. Aktardığımız bilgiler, tavsiye niteliğinde olup, reçete ya da tedavi yöntemlerinizi değiştirmeye yönelik protokoller değildir. Tanı ve tedavi mutlaka bir doktor tarafından yapılması gereken son derece ciddi bir işlemdir. Her türlü hastalık ve tedavi gerektiren sorunlarınız için lütfen doktorunuza danışınız. Anduwell 4 Professional, mekanik titreşimle kızılötesi derin ısının kombinasyonundan oluşan, masaj etkisiyle genel rahatlama ve gevşemeyi destekleyen, Anduwell Teknolojisi’ne dayalı, yeni jenerasyon, bütüncül bir wellness cihazıdır. Birbirinden özel 28 farklı program alt yapısına sahiptir. Kişiye özgü ihtiyaçlara yönelik sunulan 6 farklı Anduwell Andulife paket programı ve bu çerçevede uygulanabilecek 20 farklı destek programı ile geniş bir perspektifte uygulama seçeneği içerir. Cihaz, Anduwell Teknolojisi’ne özel olarak hazırlanmış yazılım uygulaması üzerinden kontrol edilmektedir. Gelişmiş özellikleri ile hem uygulama yapılan hem de kullanan kişilere pek çok avantajı bir arada sunar. . Online diyeti kimler tercih etmelidir? Online diyeti zamanı olmadığı için ofisimize gelemeyen ve bulunduğumuz konumdan çok daha uzakta bizden hizmet almak isyenler tercih edebilir. Online diyetin ofisinizde verdiğiniz danışmanlıktan farkı nedir? Ofisimizde gerçekleştirdiğimiz yüz yüze görüşmelerimiz sırasında aldığınız diyet danışmanlığı ile online olarak yaptığımız danışmanlık arasında hiçbir fark yoktur. Sadece ofisimizde ölçümlerinizi diyetisyenleriniz alırken online görüşmelerde sizin almanız istenir. Sizinle haberleşmemizi nasıl sağlıyoruz? Haberleşmeler danışanın tercihine göre şekilleniyor. Genel olarak; programın başında, her ayın bitiminde ve programın sonunda telefon görüşmesi gerçekleştiriyoruz. Diyet programlarını mail yolu ile göndermeyi tercih ediyoruz. Mail veya whatsapp üzerinden danışmak istedikleriniz için bize ulaşabiliyorsunuz. Programa başlarken kan tahlili yaptırmam gerekiyor mu? Son 1 ay içerisinde kan tahlili yaptırmış olmanız bizim için yeterlidir. Yaptırmış olduğunuz kan tahlil sonucunu doktorunuza göstermenizi, gerekirse muayene olmanızı önemsiyoruz. İlk diyet listem, programı satın aldıktan kaç gün sonra elime ulaşıyor?" Online diyet danışan bilgilendirme formunu doldurup ödemeyi yaptıktan sonra ortalama 48 saat içerisinde diyet programınızı size ulaştırıyoruz. Danışmanlık ücretini ödeme seçenekleri nelerdir? Online diyet ücretini havale veya EFT le ödeyebilirsiniz. Online kayıt formunu doldurduktan sonra ödeme bilgilerine ulaşabilirsiniz. Ücretsiz Ön Görüşme Muayene İletişime Geç Sistem hakkında daha fazla bilgi almak ve deneme seansı için ücretsiz ön görüşme talep edebilirsin. Bunun için aşağıdaki bağlantıdan randevu almanız yeterlidir. İletişime Geç

Hepsini Görüntüle
bottom of page